Şiir ve Fotoğraf
Şiir ve Fotoğraf. Görüntünün yüzey üzerine aktarılmasında kullanılan farklı resmetme teknikleri, 19. yüzyıla gelene kadar çeşitli değişimlerden geçerek farklı bir noktaya dönüşse de 1826 yılında Joseph Nicephore Niepce (1765-1833) tarafından gerçekleştirilen teknikle, görüntü nitelik olarak çok farklı bir hale gelir. 19. yüzyılın başında fotoğraf makinesinin atası sayılan “Camera Obscura”nın çalışma prensibi olan bedenden uzaklaştırılmış gözlemcinin yerine, artık gözü olması gereken yere iade eden yeni bir gözlemci modeli inşa edilir. Camera Obscura’da çerçevelenmiş bir görünüm olarak karşımıza çıkan bu sihirli nesnel dünya, fotoğraf makinesi tarafından kayıt altına alınmaya başlanır (Torre Tavıra, 2016: 2-2).
Fotoğrafın tarihi
Bugün fotoğraf denilen sihir, Camera Obscura ile başlayan yolculuğun son noktasıdır. Bu, Çinli mucit Mo Ti tarafından keşfedilen, karanlık bir ortama açılan küçük bir delikten giren ışığın dışarıdaki ışık alan nesnenin tümüyle ters bir yansıması şeklinde çalışan, basit bir sisteme dayanır. Çok sonraları 1850’lerde Sir David Brewster’in karanlık oda/kutu tekniğiyle elde ettigi ilk fotoğrafik görüntüler, hayal ya da gerçekle ilgili pradigmanın tersine çevrilmesine ve hayal olanı gerçeğe yaklaştıran -hatta hayali yaşatan da denilebilir- önemli yöntemlerin oluşmasına, fotoğrafa bakışın değişmesine sebebiyet vermiştir. (Fotografya Dergisi, sayı 2)
Fotoğraf ve Şiir ilişkisi
Şiir ve Fotoğraf. Fotoğraf, zamanın önünde duramayan insanın, öncelikle onun var olmasına ait bir delildir. Fakat bu delilin şaşırtıcı bir şekilde “gerçeklik zannıyla” birlikte düşünülmesi gerekir. Çünkü bu zannın bir ayağı gerçeğe basarken bir ayağı aslında vehmi bir alemdedir. Fotoğrafın günümüz insanı tarafından sıkça kullanılması ve popüler olmasını da işte bu vehme bağlamalıdır. Sontag’a göre de insanlığın cazibesine kapıldığı şey, bu varsayımın kendisidir; çünkü fotoğrafçıların en çok gerçekliğe ayna tutmakla uğraştıkları durumlarda bile, beğeninin ve vicdanın söze dökülmeyen buyrukları, onların üzerine bir hayalet gibi çökmüş durumdadır (2008: 6). Bu şekildeki kullanımıyla fotoğraf, hiç de masum kabul edilemez. Çünkü bir fotoğraf çekilirken fotoğrafçının çektiği konulara, çekim esnasında görünmeyen bazı standartlara uymaları hususundaki uyarılara dikkat etme mecburiyeti her zaman vardır. O halde son şekliyle bize gelen fotoğraf, çeken kişinin süzgecinden, his ve aklından, ideolojisinden geçtikten sonra kişilere ulaşır.
Şiir, Fotoğraf ve Gerçeklik
Birçok fotoğrafa daha geniş bir zaviyeden bakıldığında; aslında fotoğrafın belli bir anın, belli bir mekanın ve durumun çerçevesinin sadece bir fotoğrafçının vizörü tarafından belirlenen subjektif bir ışık yansımasından ibaret olduğu anlaşılacaktır. İşte tam da bu yönüyle fotoğraf şiire benzer. Çünkü şiir de alem içinde bakış açısıyla tek olan şairin his ve efkarının süzgecinden geçerek söze dönüşebileceği bir serencamın ürünüdür. Evet, şiir de bir hakikatin delilidir; şairin hatta toplumun en ufak nüvesi olmasından ötürü şiir, yaşadığı toplumun ve zamanın duygu ve efkarının delilidir.
Şiir, her ne kadar sıfat ve tasvirlerin yanı sıra, imgelerle meydana gelen bir edebi tür olsa da kökünün, bir noktada hakikate ulaşması mukadderdir. Bu hakikat toprağı, zamanının ruhunun, toplumsal hayatın kendisidir. Her şiir bu yönüyle toplumunun bir mümessili ve mihenk taşıdır. Tıpkı bir fotoğrafın içinden çıkıp geldiği zamanın, toplumun temsilcisi olması gibi. İşte Nietzsche için de şiir, Dionysos’un “türküsü” dür; fakat bu şiir “İnsanlara varlıklarının anlamını öğretmek ve karanlık bir bulut olan insandan çakan şimşeği” göstermek isteyen Zerdüşt’ün türküsü” dür (2005: 123). Yani ona göre şiirin yapaylıkla ilgisi yoktur; şiir, saf ve asıl olanla yani yaşadığı dünyanın hakikatiyle bağlantılı olmalıdır.
Şiir ve Fotoğraf kitabı, Şiir, Fotoğraf ve Gerçeklik bölümünden. Ruhi İnan
Bu kitabın tamamını PDF olarak okumak için online fotoğraf kitaplığını ziyaret edebilirsiniz.
Leave a reply