Ahırkapı Şenlikleri Tren yoluna yakın semtlerin, trene benzer hikayeleri olur. Kaderleri de o yollar gibi ince uzun, metalik, tekdüze demir tempolu, düdüklü, zurnalı, feryatlı, kahkahalıdır; alıp götürür, savurur, eser geçer. Sabit durup, sahiplenip kök salmak kitaplarında yazmaz. İçe dönmez, havasız, sessiz kalmazlar. Pencereleri açıktır, söz dinlemez; rüzgar evin bütün köşelerinde dolaşır, her mevsimini kendine benzetir.
Ahırkapı Evleri
Ahırkapı’nın evleri de kompartımanlar misali peş peşe. Kutu kutu açılan kapıların köşesinden, gözleri kendinden büyük bakan çocuklar fırlar. Kapı önünde oturan yaşlılar geçmişi sözcüklerle sara sara geri getirir, top yapıp gökyüzüne fırlatır, sohbetle ufalayıp torunlara, kedilere, kuşlara yem ederler. Trene yakın semtlerde oturanlar göçebedir, bir an bile yerlerinde durmaz, gidip gelir, açılıp kapanırlar. Coşkularını konuklarından esirgemez, her içten göz temasını kendilerine benzetirler. Ahşabın, isin, betondaki çatlağın, dökülmüş sıvaların, solmuş çiçeklerin, köşeden fışkıran otların, dantel taklidi perdelerin, muşambanın, sabun kokulu evlerin kulak arkasından boynuna doğru süzülen sarmaşıkların, çöpün, bidonun, olukların, tek göz odaların, kapı önü sohbetlerinin, Arnavut kaldırımlarının da şenliği olur. Bu şenlikler rezervasyonsuz, davetsizdir, konuk olmaya tek adım yeter. Ev sahibi yoktur, ayıbı, kuralı, görgüsü… Başı dönünce eve dönmeyenler, ateş üstünde dans edenler, dilek tutarken yüzü gülenler, darbukaya eşlik edenler için denize, tren yoluna, asfalta paralel labirentin içinde kendinden geçmek serbesttir.
Ahırkapı Şenlikleri
Ahırkapı Şenlikleri nde şenliklerin kapısı da evlerin kapısı gibi hep açık bırakılır. Hıdırellez’in ateşinden sıçrayan masallar, dilek çaputlarının düğümünden damlayarak izini bırakır yaşlı mı genç mi olduğuna bir türlü akıl erdiremediğimiz İstanbul’a. Senede bir gün denir, ama değildir, bazı mahallelerin her günü bahardır niyeti gerçek olana. Güneşli ilk cümleler buralarda kurulur, uzayıp gider, trenden, yelkenliden, açık denize varır. Gidişi, dönüşü hep ilk sıçrayışına benzer. Tasfiyeye dayanıklıdır, paketlenip gözden uzak köşelere taşınmaya direnir. Zorla götürülürse oraları da kendine benzetir. Bir göz kırpmasıyla şenlik çadırı kurulur. Coşkuya kendini bırakanların sözü, hikaye gizlemek zenginlerin işi diyerek başlar, güneş doğana dek tükenmez.
Mehmet Taylan’ın ince uzun şeridinden çaputların düğümlerini çöze çöze ilerlersek, Ahırkapı halkının yeni mahallelere uzanan yolunun ucuna varabiliriz. Tepeleri aşıp yine gideriz baharbaşı şenliklerine. Onların göçebe çığlıklarında kendimize bir yol bulup ateşin rüzgara dokunduğu yere yüzümüzün izini bırakırız.
Yazı: Pelin Özer İz Fotoğraf Dergisi Sayı:21
Leave a reply